Dün, Göztepe adına 42. dakika maçın miladı oldu. O dakikaya kadar 1-0’ı da, 1-1’i de iyi oynayan Stoilov takımı, Bokele’nin atılması ve savunmadaki dengenin bütünüyle kaybolmasının ardından, Galatasaray’a ilk 45’te gösterdiği direnci ikinci yarıya taşıyamadı. İlk yarıda verdikleri iyi mücadele, girdikleri pozisyonlar, 1-0’ı koruma çabası, Osimhen faktörü devreye girince 1-1’i tekrar 2-1’e getirme gayreti, nitekim 10 kişi kalan rakibine karşı rahatlıkla oyununu oynayabilen Galatasaray lehinde net bir galibiyet olarak tamamlandı.
Bodo Glimt maçının kadrosundan yalnızca Torreira’yı değiştiren Okan Buruk, yine kendi ezberlerinin içerisinde bir oyun tercihiyle takımını hazırladı. Ancak, Şampiyonlar Ligi maçları da dâhil olmak üzere, bu sezon ikinci kez örneğine rastladığımız biçimde maçta öne geçen ilk takım Göztepe oldu. Galatasaray’ın bu sezon en önemli kazanımlarından bir tanesi, “0-1’i oynayan” bir takım olarak reforme olmuş olmaları… Beşiktaş karşısında da, bu maçta da “0-1” planları direkt hücum etmek yönündeydi. Göztepe bu dakikalarda merkezde kalmayı, fiziksel direnç yönünden üstünlük kurma amacını gerçekleştirme düşüncesinde olsa da, Osimhen faktörünün devreye girmesiyle skor eşitlendi. İlk yarının 1-1’le geçen süresinin, 11’e 11 oynanan 22 dakikasında Göztepe aslında bunu uygulayabildi. Ancak Galatasaray, direnç kaybını affeden bir takım değil. İkinci yarının bütününde tempoyu yüksek tutan ve oyunun kontrolünü elinden bırakmayan Galatasaray, skor anlamında gecikse de 63’te 2-1’i, ondan üç dakika sonra da oyuna sonradan dâhil olup Osimhen’le beraber orayı çiftleyen Icardi’nin attığı golle skoru 3-1’e getirdi.
Icardi’yle Osimhen’in “beraber oynarlarsa nasıl oynarlar?” sorusu üzerine ufak bir simülasyon oluşturan zaman diliminde Icardi’yi daha ön alanda, “net 9” rolünde izledik. Bu senaryonun aslında benim beklediğim işleyişi, Osimhen’in o rolde olduğu, Icardi’nin bağlantı rolü aldığı bir yapıda gerçekleşmesiydi, ancak tercih beklediğimin aksi oldu. Negatif bir netice çıktığını da söyleyemeyiz. Bunun da bir noktada Galatasaray’ın alternatif planlarından birisi hâline gelebileceğini düşünmek sürpriz olmaz. Nitekim bir tarafta, 8 kez sonradan oyuna girdiği 12 maçta 6 gol atan bir oyuncu; öte yandan da 3’ü ligde, 3’ü Şampiyonlar Ligi’nde olmak üzere toplam 6 gol atan, zannımca dünyanın en önemli santrforlarından birisi… Bu iş bir yerde alternatif senaryoları düşünme gerekliliğini beraberinde getirecek.
Galatasaray 3-1’lik galibiyetiyle 28 puanla liderliğini sürdürüyor. Önümüzdeki hafta 1 Kasım ile başlayıp 5 Kasım ile bitecek olan 5 günlük periyotta, şampiyonluk yarışındaki en yakın rakibi Trabzonspor’la evinde, Şampiyonlar Ligi’nde ilk 24 iddiasını perçinlemek için Ajax’la deplasmanda oynayacaklar. Buradan da istenilen sonuçlar çıkarsa, “Nasıl yapacaklar?” sorusunu yönelttiğimiz 35 günlük süreden mağlubiyetsiz çıkabilme olanağına sahipler… Okan Buruk’un “masterclass” vererek tamamlayacağı bir dönem olabilir. Öte yandan Göztepe de, 10 kişi kalmadığı bir paralel evrende, Galatasaray’a başka takımların çıkaramadığı bir zorluğu çıkarabilir, buradan puanla ayrılabilirdi. Ancak 10 kişi kalmak ve savunmadaki organizasyonsuzluk, onlar için maçın senaryosunu değiştirdi.

Haberi Yorumla