Frankfurt Stadion’da güzel bir atmosferde başladı maç. Şu atmosferde futbolcu olmak isterdim dedirtti bana maçın hemen başında.
Geçelim maça
Galatasaray maça iyi başladı. Güzel bir oyunla başladı. Birçoğumuz maçın ilk 37 dakikasına baktığımızda Galatasaray için kötü bir şey diyemiyoruz. Rakibi üzerine çekti ve savunma arkasına atılan hızlı topta Sane ve Yunus güzel bir organizasyonla gerçek bir Şampiyonlar Ligi golü attılar. Bu da Sane’nin sahadaki bence tek olumlu hareketiydi. Sane, dost acı söyler ama maçlar geçtikçe daha da olumsuza gidiyor gibi bir havası var. Umarım yanılırız diyerek devam edelim.
Galatasaray golü bulduktan sonra bile topu rakip yarı alana yığmayı başardı. Bunun neticesinde önemli bir gol fırsatı da yakaladı. Güzel bir duran top organizasyonunda Barış Alper bu seviyede olmayacak bir vuruş izletti ve ayaklarını evde unutmuş herhalde dedirtti.
Galatasaray 1. bölgede pas oyununda iyi gidiyordu ama rakip de tabii ki boş durmadı. Ön alanda tempolu bir baskıyla son paslarda hataya zorlamaya çalıştı ve amacına ulaştı. Hem bireysel hata ve hem de oldukça şanssız yenmiş bir golle skor 1-1 oldu.
45+2’de Can Uzun sağ kanattan gelişen atakta Singo’nun hamle yapamaması sonrası topla buluştu ve zor bir açıdan rahatça dönerek golü buldu. Zor bir pozisyonda güzel bir gol attı ama bu gol de ciddi bir savunma zaafı vardı. Can’ın o kadar rahat dönmesi, bu kadar rahat vurması bu seviyede bence sorgulanması gereken bir goldü. Ardından 2 dakika sonra Burkardt’la hızını kesmeden devam etti Frankfurt.
İkinci yarı başladığında da Galatasaray’da hala daha devre sonunda yaşananların şoku belli oluyordu. Maçın 55.dakikasında da Lemina-Icardi değişikliği ile ya fark yiyeceğim ya oyuna ortak olacağım hamlesi geldi Okan hocadan ama işe yaramadı. Galatasaray için sanki bitiş düdüğü 37. dakikada çalmıştı.
Ben yazının bundan sonraki kısmında oyuncu bazlı gitmek istiyorum. Davinson Sanchez’in topa vurabilir açıda topu vurmayıp acayip bir şekilde kendi kalesine attığı golle fark 3’e çıkarken, Davinson oynayamadı mı takımı eksik bırakıyor dedirtti. Kendi kalesine attığı bu golle de Şampiyonlar Ligi tarihinde kendi kalesine 2 gol atan 2. oyuncu olmayı başardı. Davidson, Gernot Trauner’den sonra: Şampiyonlar Ligi’nde aynı maçta kendi kalesine iki gol atan ilk futbolcu oldu. Bu değerli bilgi için de Yener Algül’e teşekkür ederim, bunun bir Türk takımında gerçekleştiği için de çok üzgün olduğumu belirtmek isterim.
Eleştirilecek aslında çok konu var. Öncelikle oyun anlayışından bahsedelim 1. bölgeden pasla çıkacaksan, Oscar Cordoba’nın da belirttiği gibi ayakları iyi bir kaleci ile oynayacaksın. Uğurcan refleksler bakımından çok başarılı bir eldiven ama ne yazık ki ayakları o kadar iyi değil bence. Bu da yönetime yazar. Altı ay önceden sana ayrılacağını belirten kalecinin yerini son dakika aceleyle dolduramazsın. Burada Uğurcan’ın kaleciliğine değil Okan hocanın oyun planından ötürü yönetime bir eleştiri olarak belirtelim.
Büyük bir İlkay Gündoğan hayranı olarak şunu da belirtmeliyim ki keşke bu maça Sara ile başlasaymış Okan hoca dedim. İlkay henüz takıma uyum aşamasında olacak ki ofansif meziyetlerini tam olarak sergileyemedi. Zaten Okan hoca da durumun farkındaydı ki 67. dakikadaki hamlelerinden birisi de bu iki oyuncunun değişikliğiydi.
Sane için belki bana katılmayacaksınız ama her geçen maç sanki daha iyiye değil de olduğundan geriye gidiyor gibi geldi. Bu maçta asist yapmış olmasına rağmen sıkça top kaybettiğine de şahit olduk. Umarız iyi bir başlangıç yapıp kötüye giden Zaha yerine, tersine kötü bir başlangıç yapıp iyiye giden bir Sane izleriz. Çünkü Şampiyonlar Ligi için Galatasaray’ın ona çok ihtiyacı var.
Ama şunu da merak etmedim değil. Sakatlık sendromundan formuna dönmüş Icardi ve Osimhen bu maçta olsaydı acaba nasıl bir senaryo izlerdik. Bence tecrübeleriyle senaryoyu ciddi anlamda değiştirebilirlerdi.
Bu maç Başakşehir ekolü Avrupa’da başarılı olamıyor tezimi bir kez daha haklı çıkarırken (Sparta Prag, Young Boys, Rigas FS, Alkmaar) çünkü Okan hoca daha önce kendi kadro kalitesinin altındaki takımlara karşı çok üzücü yenilgiler ve beraberlikler aldı. Daha önce katıldığı platformlarda Avrupa’nın kalburüstü takımlarını isteyen Okan Buruk’a bu maç çok mesaj verirken, Şampiyonlar Ligi’nin de bambaşka bir seviye olduğunu bir kez daha gösterdi. Bugün Almanya’nın orta sıra bir takımına bu denli farklı yenilmek, vizyonu Türk olmayan takımları yenmek olan bir camia da hiç de hoş karşılanmayacaktır diye düşünüyorum.
Haberi Yorumla